Remember remember 5th of November……
Serseriler kızı köşeye sıkıştırmış, eyleme geçmek üzeredir ki beyaz atlı prens (ya da günümüzün süper kahramanlarından biri de olabilir ama en adeleli olanlarından) koşarak ortama dalar ve kızı bir çırpıda canilerin elinden kurtarır. Filmimiz bu sahneyle başlar ve gelişme bölümünde beyaz atlı prens atını da yakışıklı yüzünü de hatta tüm marifetlerini de çoooktan göstermiştir bile. Büyük bir aşk, yakışıklı ve bol kaslı bir kahraman tabi bir de en güzelinden bir hatun… Son yıllarda yapılan tüm çizgi roman uyarlaması filmlerden alabildiğim yegane mesaj, konu, etkileşim ne derseniz deyin işte, filmi seyrettikten sonra bana kalan bunlar olurdu. Gerçi bunda benim bu tür filmlere çok da yakın olmamam ve filmden çıktıktan sonra kahramanın yetilerini kendi üzerimde toplamışım gibi çeşitli cambazlıklar yapmamam da etken olabilir. Neyse…
Çook da dağıtmadan konuyu, bizim filmimize değineyim ben. Kısaca film, size en başta bir hedef gösterip -ki bu hedef gayet güncel ve isim, ırk, din gözetmeksizin tüm toplumlar için geçerli olan bir hedeftir- kahramanın o hedefe nasıl da yıllarca hazırlanıp hamlelerinin herbirini hesaplayarak sonuca varmasını anlatıyor. En güzel tarafı kesinlikle tanımlanmış isimler yok. Kişiler yok, düşünce var. Filmi izleyen nerde yaşıyor olursa olsun, hangi dinden, ırktan olursa olsun işlenen konu herkes için ortak. Filmi izlerken arada bir cümlede yakalayabilirseniz filmin geçtiği tahmini bir tarih bulabilirsiniz belki. Yer olarak dünya üzerinde bir yer gösterilmesi gerektiği için bir ülke var evet bahsi geçen. Ama öncelik hiçbir zaman kahramana, kahramanın ırkına, diline verilmiyor. İnsanların hür iradeleriyle konuşabildiği, yazabildiği bir ülkeye özleme ve diktatörlüğe karşı yapılan bireysel başlayıp dalga dalga toplumu da arkasına alan bir savaşa şahit oluyorsunuz.
Zor aslında filmi anlatmadan anlatmaya çalışmak.:) Siz en iyisi izleyin. Her dönemden her ülkeden, tanıdık birşeyler bulacaksınız eminim ki.