Tarih kitabını bitirmemle beraber tekrar eski okuma hızımı yakaladım diyebilirim. Bu ay 2020 hedeflerimi tutturmak adına hem de Zweig sevdiğim için bir kaç kısa Stefan Zweig kitabı edindim ve hızlıca okuyarak Temmuz ayına dahil ettim. Halen 2020 hedefimin gerisindeyim ama çok hızlı bir şekilde hedefimi tekrar yakalayacağımı sanıyorum.
“Okuma Listem” serisindeki tüm yazılar
Gelelim Temmuz ayında okuduğum kitaplara;
Harry Potter ve Ateş Kadehi – J.K.Rowling
7 kitaplık serinin tam ortası, serinin dördüncü kitabı Harry Potter ve Ateş Kadehi‘ni büyük resmin yavaş yavaş ortaya çıktığı ve ana hikayenin ilk keskin virajı olarak görüyorum. Artık J.K. Rowling‘in bir nakış gibi ince ince dokuduğu büyülü dünyayı biliyoruz, yeni yaratıklar ve kişilerle tanışsak da hikayeye hakim durumdayız ve artık bu kitap ile üzerine mükemmel bir hikaye inşa edilebilecek çok sağlam bir zemine sahip oluyoruz.
Geçmişte neler olduğu ile ilgili daha derinlemesine bilgilere ulaşırken, Harry’nin sihirli macerasında olgunlaşmasına ve ustalaşmasına da şahit oluyoruz. Harry, Ron ve Hermione’nin arkadaşlıkları şu ana kadar çok de değinilmeyen aşk vb. konuların da dahil olduğu bir dizi engeli aşıyor. Bu da sadece Harry’nin bir karakter olarak gelişmesinin ötesinde, güçlü bir dostluk ve beraberlik olgusu oluşturuyor.
Heyecanın doruk yaptığı finali ile akıllardaki bir çok soruya yanıt veriyor olsa da ev cinlerinin durumu çözülmemiş bir uç olarak açıkta kalıyor. Özellikle Hermione’nin kitap boyunca sürdürdüğü inatçı tutumun bir şekilde bir meyve vermesi ya da Hermione tarafında sonuçlanmasını beklerdim. Hermione’nin karakterini okuyucuya net olarak gösteren bir yan hikaye olmasına rağmen havada kalmış olmasını minicik bir hayal kırıklığı olarak kitapla beraber rafa kaldırıp, sonraki kitaba doğru ufak ufak ilerliyorum.
Puanım: ★★★★★
Satranç – Stefan Zweig
Satranç‘ı ilk okumamın üzerinden bir yıl geçmiş. Sevdiklerime hediye etmek üzere eve aldığım 10 kitaptan ilkini hediye ettiğimde bir kere daha okumaya karar verdim. İyi ki vermişim bu kararı. İkinci kez okumama rağmen yine çok keyifli bir okuma oldu. Tasvirler, ayrıntılar, hikaye ve anlatımın akıcılığı kitabı tekrar tekrar okunabilir kılıyor. Tabi bunda çeviri kalitesinin de çok büyük bir önemi var. Bu konuda İş Bankası Yayınları’na da ayrıca teşekkürler.
Bir önceki okumamdaki yorumlarım;
Harika bir kurgu, mükemmel bir anlatım. Çeviri de çok iyiydi. Özellikle bazı yerlerde bilinçli bir şekilde yabancı dilde bırakılmış kelime öbekleri, duyguların ifade edilmesini daha güçlü bir hale getirmişti. Stefan Zweig okumaya son kitabından başlamış olmam biraz değişik oldu ama diğer kitaplarına en kısa sürede geçiş yapacağım.
Puanım: ★★★★★
Bunu Herkes Bilir – Emrah Safa Gürkan
Sayfa sayısı çok olmasa da okumak için belli bir disiplin ve konsantrasyon gerektirdiği için ve üstüne üstlük tarih sevmeyen bir kişi olarak kitabı okumam yaklaşık 4 ay sürdü. Emrah Safa Gürkan kitapta oldukça çetrefilli bir dil kullanmış ve zaten kitabın bir kaç yerinde ve özellikle son sözünde bundan bahsediyor. Dolayısıyla okurken, okuduğunu anlamak için ya da kullanılan kelimelerin anlamlarını öğrenip cümlenin genel anlamını idrak edebilmek için normalden daha uzun bir süreye ihtiyaç duydum.
Yine de Bunu Herkes Bilir için, eğlenceli kurgusu ile, okuyucuyu eğitmeye yönelik misyonuyla ve içerdiği bir çok önemli bilgiyle keyifli bir kitap diyebilirim. Aşırı abartılan tarihimizdeki yanlışları, bir çok zaman kısacık örneklerle bertaraf etmesi benim gibi tarih okuması yapmayı sevmeyen bir okuyucuyu bile keyiflendirdi. Özellikle bugüne kadar tarihi sadece okuldaki tarih kitaplarından öğrenmiş birisi olarak tarih ilminin olay/kişi/kurum özelinde değil de dönemin imkanları, ilişkiler, olaylar, kişiler ve nesnelerin arasındaki bilgi kırıntılarının bir araya getirilerek daha doğru bir sonuca ulaşmanın gerekliliğini öğrendim. Kitaptan en büyük kazanımım tarihe ve tarihimize olan bakışımın bu yöndeki değişimi oldu.
Kısıtlı bilgimle söyleyebileceklerim bu kadar. Tarih alanında çalışanların yorumlarını incelediğimde kitap ile ilgili çok daha farklı eleştirilere de rastladım fakat bu eleştiriler benim görüş açımın oldukça dışında kaldığı için kitabı önermekte bir sakınca görmüyorum.
Puanım: ★★★★☆
Mecburiyet – Stefan Zweig
Kısa ve keyifli bir Stefan Zweig kitabını daha geride bıraktım. Çok uzun olmasa da giriş ve gelişme bölümlerinde o kadar güçlü ilerliyor ki, kendimi sonucunu merak ederken buldum. Ve kitabın kısa olmasına sırf bu sebepten sevindim.
Bir ülkenin vatandaşı olmanın beraberinde getirdiği yükümlülükler nereye kadardır? Dünya vatandaşı olmayı seçmek söz konusu olmaz mı? Ferdinand bir savaşa katılmamak adına yıllarca kendisiyle savaşmadı mı? Kitapta okuduğumuza Ferdinand’ın son savaşı diyebilir miyiz?
Hikayede kısmen daha az yer alsa da, en az Ferdinand kadar güçlü duygularını hissettiğimiz Paula ile istasyonda bavul üzerine savaşları ve insanların işin iç yüzünü bilmeden müdahil olmaları kitapta beni en çok etkileyen bölümlerden biriydi.
Mecburiyet özellikle bir şeylere ara verdiğiniz bir zamanda hızlıca okuyabileceğiniz ama sonrasında çokça düşünebileceğiniz güzel bir kitap.
Puanım: ★★★★☆
Abonelik – Tien Tzuo
Abonelik, okuduktan sonra okumak için geç kaldığımı düşündüğüm bir kitap oldu. Bu kitapla daha önce tanışmak son üç senede yapmak için uğraştığım bir çok konu için bana yol gösterebilir ve zaman kazandırabilirdi.
Tien Tzuo özellikle kendi şirketi üzerinden yola çıkarak hızla gelişmekte olan abonelik modeli üzerine derinlemesine bir kitap yazmış. Sahip olmak yerine erişebilir olmanın değerli olduğu günümüzde abonelik modeli de geçer akçe olarak karşımızda duruyor. Bir süre daha bu model ile hayatımıza devam edeceğimizi ön görüyorum. Dolayısıyla bu kitap ve anlatılanlar da oldukça değer kazanıyor gözümde.
Evet kitap güzel, okumanızı da tavsiye ederim ama kendinizi kötü çevrilmiş, editöryel anlamda kötü yönetilmiş bir kitaba da hazırlamnızı tavsiye ederim. 2. Baskıyı okumuş olmama rağmen çok fazla yazım hatası, dil bilgisi hatası ve çeviri hataları mevcuttu. Kendim de bol miktarda çeviri yaptığım ve başkalarının çevirilerini kontrol ettiğim için, makine çevirisini insan çevirisinden çok rahat ayırt edebiliyorum ve eminim ki bu kitabın belli bölümlerinde makine çevirisinden edinilen çıktı fazla kontrol edilmeden direkt kullanılmış. Ayrıca Türkçe’ye yerleşmemiş ya da henüz kendine bir yer bulamamış bazı terimlerin zorlama çevirileri de zorluk yaratabiliyor. Örneğin IoT – Internet of Things için Şİ – Şeylerin İnterneti kullanımı gibi. Kitapta her Şİ gördüğümde irkildim desem yeridir. Salon yayınları, lafım size; hadi 2017’de Vikipedi yasaklıydı, oradan bakamadınız diyelim, basit bir arama bile IoT için Türkçe’de “Nesnelerin İnterneti” kullanımının kabul gördüğünü size gösterebilirdi. Şİ nedir ya?..
Puanım: ★★★★☆
Bu ay okuduğum kitaplarla anladım ki, kitap ne kadar iyi olursa olsun, çeviri kötü olduktan sonra kitaptan keyif almak çok zor olabiliyor. İyi bir çeviri de zaten iyi olan bir kitabı çok daha yukarılara taşıyabiliyor.
Harry Potter serisinde Karan’ın peşinden devam ediyorum. Ana kitapların haricinde HP evreni etrafında J.K.Rowling’in kaleme aldığı bir kaç kitabı daha edindik. Onları da okumayı planlıyorum. Zweig’ın okumadığım kitaplarına da yoğunlaşacağım.
Kapak görseli için kullandığım şablonu freepik.com’dan edindim, yaratıcısı: timmdesign