çok geç oldu biliyorum

Aslında gününü geçirdikten sonra yazmamayı düşündüm, sonradan yazmam gerektiğinde karar kıldım. Şöyle ki…

18 Nisan 2000 tarihi iki kişi için özel bir gün. Biri benim, diğeri de bir önceki blogda kendini belli etmiş zaten. Seyredenler bilirler, Magnolia‘ nın başında yaklaşık 10 dakikalık bir bölüm var. Tesadüfler üzerine. Magnolia da öyle bir filmdi. Başlı başına bir tesadüftü. Çok güzel bir tesadüf. İki hayatı birleştiren, ortak tek bir hayata dönüştüren bir tesadüf.

Hayatınızın çizgisini değiştiren bir tesadüf düşünün. Ertesi gün uyandığınızda hiç bir şey eskisi gibi değil. Eksikliğini hissettiğiniz parça yerine oturmuş. Kendinizi bir bütün gibi hissediyorsunuz…

Ben böyle hissetmiştim. Beraber mutlu ve uzun bir hayata!
Seni çok seviyorum Özge!

magnolia

Ne güzel filmdi o öyle. :) Gökyüzünden yağan kurbağalar nasıl da anlam katmıştı filme. Seyrederken ürperiyordu insan. Bi üşüme bi üşüme ki sormayın. Elleriniz buz kesiveriyordu bi anda. İyi ki ısıtan birisi varmış. İyi ki gidilmiş o filme. İyi ki sonuna kadar kalınmış. Öyle etkileyici öyle muhteşem bir başyapıtmış ki magnolia , etkisi hala sürmekte. Koca bi 3 sene geçmesine rağmen… Bi ömür de unutulmaz herhalde…

Ailevi gelişmeler

Ufak kardeşimle uzun zamandır konuşmuyodum. :) 22 yaşında bi eşek 12 yaşındaki başka bi eşeğe küsmüştü yani. Biraz önce geldi yanıma. “Barışalım mı?” dedi. Gel de barışma. E barıştık tabi. Ama barışırken bile gözdağı veriyordum. Ne var? Sadece temkinli oluyorum. ;)

Babam karalamalar’ dan haberdar oldu. Dün sabah koşarken mevzu bahis konusu oldu. Yakında buralarda bAbA lakaplı birisini görürseniz şaşırmayın. Babamdır muhtemelen. Şimdiden hoşgeldin babacığım. Okumanın haricinde yazdığını da görmek isterim. Okuyorsun diye dilimi sakınacağımı zannetme. Çok şapşal şeyler yazmıyorum ama belki de hiç karşılaşmadığın bir yönümle karşılacaksın. :)

Bir Roman Polanski filmi

the pianist (piyanist*)

The Pianist Filmde ikinci dünya savaşı sırasında her türlü olumsuzluğa rağmen hayatta kalmayı başarabilmiş, hayatta kalmak için inat etmiş bir insanın gerçek hayat hikayesi anlatılıyor. Wladyslaw Szpilman(Adrien Brody)’ ın otobiyografisinden uyarlanan filmde Roman Polanski‘ nin güzel anlatımıyla Wladyslaw Szpilman’ ın trajik yaşam öyküsü beyaz perdeye taşınmış. 1939 yılında başlayan filmde, ikinci dünya savaşı’ nın Szpilman’ ın ailesi ve tüm yahudi halkı üzerindeki etkileri ve savaşın sonuna kadar Wladyslaw Szpilman’ ın yaşam mücadelesi işlenmiş.

Polonya Radyo’ sunda çalan Szpilman, almanların Polonya’ yıThe Pianist işgali ile birlikte olağan yaşam döngüsünü bırakmak zorunda kalıyor. Yahudilerin kafe, bar gibi yerlere girmeleri, kaldırımlarda yürümeleri hatta parklara girmeleri yasaklanıyor. Kollarına yahudi oldukları belli olsun diye beyaz üzerine mavi yıldız işlenmiş bandajlar takmaları emrediliyor. Uymayanlar cezalandırılıyor. Szpilman ailesi bir süre tüm bu işkencelere dayanıyor. Daha sonra tüm yahudiler toplama kamplarına gönderilirken Wladyslaw Szpilman ailesinden ayrı düşüyor ve yaşam mücadelesi başlıyor.

Filmde alman işgali ve yahudi soykırımı da gerçekçi bir şekilde işleniyor. Aslında bu konular hakkında daha çok yazma isteğim olmasına rağmen başka eleştirileri okuduğumdan ister istemez etkileniyorum ve kendi cümlelerimi kurmakta zorlanıyorum.

Yakın zamanda ülkemizde de gösterilen the ninth gate filmini de yönetmiş olan Roman Polanski bu film ile bu sene yapılan 55. Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü aldı.

The Pianistfilmde Wladyslaw Szpilman karakterini canlandıran Adrien Brody rolünün hakkını vermiş. Karakterini çok iyi canlandırmış. Diğer taraftan Szpilman’ ın gözlerinden aktarılan sahnelerin çekimindeki başarı da sizi filmin içine daha da sokuyor.

Filmin müzikleri ve özellikle de piyano soloları çok etkileyici. Soundtrack albümü 11 parçadan oluşuyor.

Son olarak film 148 dakika. Yani yaklaşık iki buçuk saat. Sinemada seyretmeyi düşünüyorsanız hazırlığınızı yapın.

Şuradan beyazperde.com‘ daki film hakkındaki bir kritiğe, şuradan da filmin resmi sitesine ulaşabilirsiniz. şurada ise Polanski ve The Pianist hakkında bir yazı var.

İyi seyirler.