Ekim ayının sonunda sevgili Evren ile beraber bir söyleşi yapacaktık. Son anda çıkan ufak terslikler nedeniyle söyleşiyi online olarak gerçekleştirdik. Keyifli bir sohbet ile karalamalar’ın geçmişine uzandık, günümüzdeki blogların durumundan bahsettik, araya konuk oyuncu olarak Karan’ı misafir ettik. 1 saati bulan görüşmemizin kaydını yazının sonunda bulabilirsiniz. Bu görüşmeden çıkardığım en önemli sonuçlardan biri, ne kadar ara verirsem vereyim yazmaya devam edeceğim!
Öncelikle Evren’in bu konu hakkındaki yazısına bir göz atın derim. O kadar güzel özetlemiş ki, ilk okuduğumda “Bunları ben mi söylemişim, ne güzel şeyler söylemişim” diye şaşırdım. Yine Evren’in görüşmemiz ile ilgili hazırladığı kısa özeti de aşağıdan seyredebilirsiniz;
Dile kolay, 14 yıl olmuş blogda yazmaya başlayalı. İlk başlarda yaptığım şeyin blog yazmak olduğunu da bilmiyordum açıkçası. 90’lı yılların sonunda internetin yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı zamanlarda birkaç kişisel site denemem olmuştu fakat o zaman blog diye bir kavram da yoktu. 2000’li yılların başında blog kavramı gün yüzüne çıkmaya başladığında, henüz kavrama aşina değilken, trendi takip edip, kendi kişisel sitemi bu sitelere benzetmeye çalışmıştım.
İlk sürüm ve WordPress’e geçiş
2003 yılında içeriğini tamamen HTML/CSS/JavaScript düzenlemesi yaparak güncellediğim haliyle karalamalar.net yayın hayatına başladı. O zamanlar moda olan “Splash” sayfası ile sizi karşılayıp, sonrasında aşağıda görebileceğiniz yapıda iç sayfalar ile devam ediyordu.
O zamanlar bu yöntemle çok ilerleyemeyeceğimi fark etmiş ve ASP ile bir içerik yönetim sistemi yazmaya başlamıştım. Neredeyse hemen her yazılımcının geçtiği yolları bir kere de ben kendi kendime keşfediyordum. Okul, iş vs derken sene 2005’e geldiğinde WordPress ile tanıştım. Mevcut içeriği WordPress’e taşıyıp, o günden bugüne WordPress ile devam ettim.
“ortaya kişisel bir şeyler”
İlk yazmaya başladığım günden bugüne kadar değişmeyen tek şey blogun içeriği oldu. Kimi zaman teknik, kimi zaman gündeme dair, kimi zaman ailevi, kimi zaman firmalara serzenişler yapmış olsam da, her zaman içerik hep kişisel oldu. Kamil Koç ile ilgili yazdığım yazılar, Kamil Koç’u karalamak isteyenlerle doldu, Vodafone dedim insanlar sitemi Vodafone müşteri hizmetleri gibi kullandı. En azından Algıda Seçicilik kurbanı olmadım diyerek yazmaya devam ettim.
20’li yaşlardaki halimin yazdığı şeyler de duruyor sitede, dokunmadım. Kişisel internet arşivim olarak saklamaya devam edeceğim. Siz yine de geçmişi çok kurcalayıp yazıları ortaya çıkartmayın. :)
Yazmaya devam
Geçtiğimiz aylarda günde 500 kelime gibi zor bir hedef koymuştum kendime. Olmadı, yapamadım. Yine de güzel bir deneyimdi ve bana çok şey kattı. O dönemde kullandığım araçlar, yazma konusunda edindiğim deneyimler de bana çok şey öğretti. Artık bu şekilde bir hedefim yok. Hatta blogu son güncellediğimden bu yana oldukça zaman da geçti. Kendimi zorlamadan, yazmak istedikçe, yazacak yeni konu buldukça yazmaya devam edeceğim. 14 yıldır blogu takip edenlere de selam olsun!
Yazına yorum yapmış mıydım yoksa daha sonraya mı ertelemiştim emin olamadım Emre ;) Ama bugün biriktirdiğim bütün blog yazılarını okumaya ayırdığım için senin de bu yazın sırada bekleyenler arasındaydı. Seninle yolumun kesişmiş olmasından dolayı çok mutlu olduğumu yinelemek istiyorum. Blog yazarlığıyla ilgili düşüncelerin, gösterdiğin çaba ve yılların deneyimine sahip olman benim için çok değerli. Her daim güncel kalmanı ve blog dünyasında var olmaya devam etmeni diliyorum.